Karada Bekleyen Yelkenlilerden Olmayın

Karada Bekleyen Yelkenlilerden Olmayın
Karada Bekleyen Yelkenlilerden Olmayın
On sekizine gelen herkesi karanın kenarında oturmuş, yelkeni olmayan bir yelkenliye benzetirim.

Bu yaştaki birinin biyolojik olarak aile desteği almadan ayakta durabilecek ve değişik projeleri hayata geçirebileceğini varsayabiliriz. Evden ayrılma becerisi değil, söylemek istediğim. Kendi kararlarını alarak hareket edebilme... Bir kursa yazılma, bir işe girebilme, bir hobinin peşinden o hobiyi neredeyse profesyonel uğraşa dönüştürecek kadar gitme gibi kararlar bunlar.

Bununla birlikte, her ne kadar gerekli donanıma sahip olsa da birçok insan, kendisini/teknesini karadan denize indirecek gücü gösteremiyor. Yelkenleri indirmeye hazır da olsa kumsalda karada bekliyor. Tüm hayatını yerinde sayarak geçiriyor. Daha az sayıda insan ise yelkenliyi denize indirmeyi başarıp kendi kararlarının peşinden gitmeye hazırlanıyor. Ancak teknesini denize indirmeyi başarabilen insanların bir kısmı ise kendisini denizde ileriye götürecek, yönünü kumanda etmesini sağlayacak yelkeni zamanında dokumamış olabiliyor. Donanımı eksik. Suya inse de yelkeni olmadığı için dalgaların etkisiyle bilinmeyen bir geleceğe savruluyor. Günlük hayatta kendisine yön verecek gücü olmadığı için başkalarının kontrolünde bir oraya, bir buraya savruluyor.

Yelkeni zamanında karada dokumayı başarmış ya da temin etmiş olanlar, yelkenlerini açıyor ve yelkenine dolan havayla birlikte yol alıyor. Diyelim ki 19 yaşında biri üniversitede kimya bölümüne, yazarlık kursuna ve üniversite sırasında bir satış işinde çalışmaya başlar. Bunların üçünün de harika deneyimler olduğunu söyleyebiliriz. Ancak birbirlerine destek olmayan deneyimler. En ileriye gitmek için üç yelkeniniz varsa, üçü de aynı yöne bakarsa daha çok rüzgar alırsınız. Etkinliklerin üçü de birbirine destek olursa, örneğin kimya bölümüne gitmek, kolejlere hazırlık dersanesinde kimya dersleri vermek ve bir ilaç şirketinde staj yapmaya başlanacak olursa bu kişiyi daha ileriye götürebilir. Yelkenleri farklı yerlere bakan insanlar bir süre sonra, çatışma yaşar ya da bir o adaya bir bu adaya giderken mesafe kat edemez. Bu bile teknesi karada bekleyenlerle kıyaslanınca büyük zenginliktir. Bazıları şanslıdır; seyir sırasında ödünç aldıkları bir pusula ya da sekstant (denizde seyir için kullanılan göze dayanarak güneş rasatı alınan alet) vardır. Denizde yol alırken nerede olduklarını anlamak ve yönlerini tayin etmek için bakarlar. Hayatta bu daha deneyimli, bilgelik ve bilgi sahibi bir danışman, mentor (öğretmen tutumlu, bilge, ilişki olarak yakın kişi) olabilir. Ancak hayatımızın her anında bu kişi olmayacağına göre, insan kendi pusulasına ve sekstantına sahip olabilir.

Bir taraftan da yelkenli tekneden büyüklerini de hayal etmek mümkündür. Daha büyük ve motorlu yatlar veya gemiler... İnsan, zengin bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmediyse, bazen küçük bir kayıkla başlar, sonra büyük tankerlere doğru gider. Dünyadaki zengin insanların yüzde 5 kadarı, zenginliklerini miras almışlardır. Yüzde 95'i kendi çabaları ile zengin unvanını almıştır. (bkz. The Millionaire Your Next Door). Bu anlamda kayıkların büyük tankerlere dönüşmesi herkes için mümkün. Sonraki aşamada, kişinin tekneyle uzun vadede nereye gideceğine karar vermesi gerekiyor. Uzun vadeli hedefler hayattaki en küçük ayrıntıya bile karar verirken önemli bir referans noktasına dönüşür. Doğru ve anlamlı bir yöne kararlı bir şekilde ilerlenirken topluma da hizmet ediliyorsa yelkenlinin arkasına irili ufaklı birçok kayık ve yelkenli de katılacaktır.

Kimisi hayatını bir karanın kıyısında bekleyerek geçiriyor; kimisi de denizin sonsuz dalgaları arasında bir limandan diğerine giderek. Umarım, limanlar arasında dolaşanlardan oluruz.
Melih Arat
Bilgi
Ziyaretçi grubunun yorum yapmasına izin verilmemektedir. (Yorum sistemi kapalı ve bunun için mail atmayınız.)
WhatsApp